Turkce
Bir Damla Talih
Türk ve Ä°srailli kadın ÅŸarkıcıların müziklerinde uyarlama ve kaynaklar
​
"Åžarkılar enerjik ve bizle sohbet eden yaratıklardır, zaman ve mekanda bizim için birer canlıdır. Bizim onları düÅŸündüÄŸümüz gibi onlarda bizi düÅŸünürler."
Martin Stokes
On seneden fazla bir süredir, Ä°srail’i heyecan verici çok kültürlü bir merkez olarak görüyorum ve Ä°srail benim müzik arayışlarımda rol oynuyor. Aynı sebeplerden dolayı, birkaç sene önce müziÄŸin girift kültürel yapılarını anlamak için Türkiye’ye taşındım. Hiç süphe yok ki, Ä°srail ve Türkiye popüler müzik kozmopolitanizminin canlı birer merkezlerinden. Ä°ki ülkenin gerçekliÄŸi de hem ilginç ve anlaşılması zor, hem de zorlu coÄŸrafya ve tarihlerinin birer ürünü. Bu ülkelerin coÄŸrafi konumlarını Asya ya da Avrupa, Akdeniz Bölgesi ya da OrtadoÄŸu olarak tanımlamak, içerisinde siyasi ve önyargılarla dolu kanaatler barındıran fikir ve baÄŸlamlar ortaya çıkartıyor. Popüler müzik ve onun ürünü olan ÅŸarkılar halkların ve kültürlerinin hikayelerini anlatıyor. Fakat bunlar aynı zamanda siyasal mühendisliÄŸin ve kültürel kimlik ve ulusal nitelik yaratmanın en iyi ve etkili araçlarından biridirler. Son birkaç on yılda Türk ve Ä°srail popüler müzikleri arasındaki benzerlikler çarpıcıdır. Bu benzerlikler gece kulüpleri, tavernalar, yemekli gazinolar ve dansözler gibi, Akdeniz’e özgü benzer bir canlılık fikriden çok daha fazlasıdır. 1960’lardan 2000’lere kadar olan Türk ve Ä°srail müziÄŸinin ortaya çıkmasının ardındaki mekanizmalar, bazı kimliklerin yeniden oluÅŸturulmasında spesifik kültürel örüntülerin dışlanması ve dahil edilmesi sürecinde çarpıcı benzerlikler gösteriyor.
Ben, çalışmalarımda her zaman yaptığım gibi, kadınların konuÅŸmasına ve Türk ve Ä°srail müziÄŸindeki uyarlama ve köken ile ilgili nefes kesici hikayeleri anlatmalarına izin vereceÄŸim. Hiçbir müzik apolitik ve saf deÄŸildir. Müziklerdeki, dini, etnik, müzikal ve siyasi olanlar da dahil, temel baÄŸlamları ortaya çıkarmaya çalışacağım. Marshall McLuhan'ın ünlü “araç mesajdır” sözünden yola çıkarak, “Bir Damla Talih” aracın tarihini -plak, kaset ve CD’ler ve bunların kitle üretim ve müzik ve kültürel mesajların verilmesi yoluyla toplumlar üzerindeki etkisini- araÅŸtırıyor. Taşınabilir kaset kayıt cihazının keÅŸfi dünyadaki birçok topluluk için siyasal ve toplumsal bir kırılma noktasıydı.
Calling Magazine
Hikayeyi okurken karışık kasetleri dinleyip, ÅŸarkıların Ä°srail ve Türkiye arasındaki yolculuÄŸunu hissetmekten çekinmeyin. “Uyarlamalar” isimli karışık kasetler sizi hikayenin tam orta yerine götürecek. Türk ve Ä°srailli sanatçılar, yerel siyasi ve kültürel mesajlarını ifade etmek için Ä°srail ve Türkiye’den ÅŸarkılar kullanıyorlar. Siz de ÅŸarkıların kökenini “Kökenler” isimli karışık kaset ile keÅŸfedebilir ve Ä°srail ve Türkiye’den seçme ÅŸarkıları dinleyebilirsiniz.
Listen to A Drop Of Luck - Adaptations
Listen to A Drop Of Luck - Sources
Ulusal Rüyalar
"Müzik insanların tecrübe ettiklerini ve nasıl hissetiklerini etkileme gücüne sahip. Müzik toplumsal failliÄŸin aldığı ÅŸekli etkileme gücüne sahip olduÄŸundan dolayı toplumsal düzende müziÄŸin kontrolünün kendisi bir iktidar kaynağıdır".
Tia De Nora
Ä°ki genç devlet olan Türkiye Cumhuriyeti ve Ä°srail’in kuruluÅŸundan bu yana müzik, ulusu korumak, yaratmak ve birleÅŸtirmek için bir araç olmuÅŸtur. Bu yeni ülkelerde, Türkiye’de Mustafa Kemal, Ä°srail’de ise Ben Gurion’un fikirlerinin izinden giden yetkililer, yeni bir ulusal müzik yaratılması konusunda büyük çaba sarfetmiÅŸlerdir. Müzik ulusun ruhunu ortaya çıkarmalı ve karakterine ÅŸekil vermeliydi. Türkiye de, Ä°srail de OrtadoÄŸu ya da Asya’nın bir paçası olarak algılanmak istemiyor, coÄŸrafi konumlarının rolünü azaltmaya çalışıyordu. Arap baÄŸlamından kopma isteÄŸi (iki ülkenin de kendi siyasi ve kültürel nedenlerinden dolayı) sadece Batılı ve modern uluslar olarak kabul görme rüyası kadar kuvvetliydi. Onlarca yıldır direksiyon ellerinde olduÄŸundan ve ulusu arzu ettikleri kavram çerçevesinde ÅŸekillendirdiklerinden dolayı, seçkinler, entelijansiya ve burjuvazinin vizyonu gerçek olmak üzereydi. Ä°srail’de AÅŸkenazların temsilcileri (Batı ve Orta Avrupa’dan gelen) Batı müzik usul ve tarzlarına dayalı olarak, kendi Ä°branice müziÄŸiyle, chanson tarzı ÅŸarkılarla, Avrupa-Amerikan enstrümantasyonlu askeri bando müziÄŸi ve yurtsever ve mitolojik repertuar ile ülkenin vizyonunu oluÅŸturdu. "Hebrewism" Ä°srail toplumunun kuruluÅŸ yıllarında, Ä°branice diline, sabra (Ä°srail’de doÄŸan Ä°srailli) imajına, kibbutz hayatı ve kadim geçmiÅŸle kahramanca bir süreklilik öngören ritüellere öncelik veren bir baskın kültürel paket olarak icat edildi” (Motti Regev and Edwin Seroussi).
Ä°srail’e özgü müzik tarzı için doÄŸru bileÅŸenleri ararken, bu iÅŸin mimarları Yemen Yahudilerinin müziÄŸinin örüntülerini büyük bir ÅŸevkle kullandılar. Yemenlilerin kültürü, Ä°srail halkının yeni oluÅŸturulmuÅŸ müziÄŸine Tevrat’tan ve antik bir hava getirecekti. Yeni, modern ve aynı zamanda kadim Ä°srail müziÄŸi, soluk ya da rengi aÄŸarmış bir OrtadoÄŸu havası olan Batılı ve Avrupalı bir müzikti. Bu müziÄŸin, %50’si Mizrahim denilen doÄŸulu kökleri olan Yahudiler de dahil, bütün Ä°srail halkını temsil etmesi gerekiyordu.
Resmi Ä°srail müziÄŸi, yıldızları ve divalarıyla, (Yaffa Yarkoni, Shoshana Damari, Rika Zarai) maddi fırsatlar da sunuyordu. Ä°mkanları giderek büyüyor; albümler, müzik festivalleri, ulusal televizyon ve radyo yabancı ülkelerin de ilgisini çekiyordu. Fakat 1970’li yıllara kadar ana akım Ä°srail müzik endüstrisi içerisinde Mısır, Ä°ran, Türkiye, Yemen, Fas, Tunus veya Yunanistan’dan gelen Yahudilerin yaÅŸadığı fakir mahallelerin müziÄŸine yer yoktu.
"Mizrahi MüziÄŸi’nin Ä°srail’de 1970’lerin sonuna kadar kamusal müzik alanındaki görünmezliÄŸi, Ä°srail kültüründeki Arap olan neredeyse herÅŸeyin sanatsal açıdan deÄŸersizleÅŸtirilmesi ve damgalanması demekti. Özellikle kamusal alanda Arap unsurların varlığı Ä°srail’deki kültür yaratıcılarının vizyonlarının dışındaydı. Ä°srail’deki baskın kültür yaratıcılarının Batılı kulakları için Mizrahi müziÄŸinin tınıları Arap halk müziÄŸine benziyordu, bu yüzden bu müzik kamusal alanda var olmak için uygun bir aday deÄŸildi. DiÄŸer bir deyiÅŸle, Mizrahi müziÄŸinin Ä°srail’in erken dönemlerin de radyoda yayınlanmamasındaki temel faktör kültürel güçtü.
Edwin Souroussi "Ä°srail’de Popüler Müzik ve Ulusal Kültür"
Türkiye Cumhuriyeti’de benzer bir ÅŸekilde, Batı’dan ciddi oranda ilham almak anlamına gelen, Batılı imajını ortaya koymaya odaklandı. 1960’lara kadar Türkiye’de popüler müziÄŸin temeli Türk halk ve Batı pop ve rock müzik aranjmanlarına dayanıyordu. Arap kültür ve müzik yapılarının reddedilmesi devlet radyo ve televizyonu, müzik endüstrisi ve çok geliÅŸmiÅŸ bir sansür mekanizmasıyla desteklendi. Türkiye örneÄŸinde, müziÄŸin batılılaÅŸması süreci özel önlemler gerektiriyordu. Halk kültüründe Arap ve Fars etkileri mevcuttu ve gayriresmi müzik ortamını kontrol etmek zordu. Arap müzik uygulamaları Türk popüler kültüründe uzun süredir mevcuttu. Mısır sineması, Mısır ve Lübnan popüler müzikleri Türkiye’de etkiliydi. 1930’lar ve 1940’larda Türk çalgıcılar, besteciler, ÅŸarkıcılar ve müzik endüstrisi çalışanları müzik yeteneklerini geliÅŸtirmek ve endüstrideki son geliÅŸmeleri öÄŸrenmek için Mısır’ı ziyaret etmiÅŸlerdi. Martin Stokes’un “Sevgi Cumhuriyeti: Türk popüler müziÄŸinde kültürel yakınlaÅŸma” isimli çalışmasında belirttiÄŸi gibi Türk halkının müzik zevkinin oluÅŸmasında Suriye radyosu da önemli rol oynadı. O dönemde Ankara Radyosu’nun bant geniÅŸliÄŸi son derece kısıtlıydı ve Marmara Bölgesi’nin ötesine yayın yapamıyordu. Ankara Radyosu’nu Türkiye’nin doÄŸusunda dinlemek mümkün olamadığından dolayı insanlar Åžam Radyosu’nu dinlerlerdi. Åžam Radyosu ise Arap klasikleri ve günlük yayınladığı Türkçe programda Safiye Ayla ve Zeki Müren gibi klasik ve popüler müzik Türk yıldızlarını çalardı. Köyler, küçük ÅŸehirler ve büyük ÅŸehirlerin merkezlerinin dışındaki bölgelerinde yaÅŸayan Türkler Umm Kulthum, Mohamed Abdel Wahab, Fairuz, Assi ve Mansour Rahbani müzikleri dinlemiÅŸlerdir.
1950’lerden sonra kırsal GüneydoÄŸu’dan Ä°stanbul ve Ankara gibi ülkenin büyük ÅŸehirlerine gelen göçmenler arasında Arabesk denen popüler karma müzik kültürü baÅŸ gösterdi Gecekondu halkı beraberlerinde kendi dünyalarını da modern Türkiye’nin tam kalbine getirdiler. Müzikleri, hızlı ÅŸehirleÅŸme ve batılılaÅŸmadan duydukları kızgınlık ve korkuyu dile getiriyordu. Onlarınki Arap ve Müslüman kültürüyle özdeÅŸleÅŸmiÅŸ bir “DoÄŸulu” Türk kültürünü yerinde tutma çaÄŸrısıydı. Fakat, bu talep uzun bir müddet karşılık bulmadı, Türk müzik endüstrisinin kontrolü resmi yetkililerin elindeydi. Onlar da Türk müzik endistrisini 1970’lere kadar Arap etkisinden uzak tutmaya çalıştılar.
1970’lerin başına kadar Türk müziÄŸini ÅŸekillendiren tercih edilen unsur batı müzik aranjmanlarıydı. Modern, şık ve Avrupalı; Türkiye’nin olmak istediÄŸi buydu. En baÅŸarılı Türk kadın ÅŸarkıcılarından Ajda Pekkan, en beÄŸenilen ÅŸarkı sözü yazarı ve aranjör Fecri EbcioÄŸlu’nun büyük desteÄŸiyle aranjman yöntemini geliÅŸtirip Batı müzisyenlerinin en önemli ÅŸarkılarının Türkçeye uyarladı. Türk müzik endüstrisi 1960’lar ve 1970’lerden Batılı Ä°srail ÅŸarkılarını (az sayıda yayın detayı saÄŸlandığında) ÅŸevkle kabul etti. Gönül Turgut, Nilüfer, Ayten Alpman, Åženay, Zerin Özer, Ay-feri, Yasemin Kumral gibi ünlü Türk ÅŸarkıcıları, daha önce Ä°srailli sanatçılar (Yaffa Yarkoni, Aris San, Ilanit) tarafından seslendirilmiÅŸ ÅŸarkılar seslendirdiler. Türkiye perspektifinden bakılınca, Ä°srail, hoÅŸlanılmayan Arap kimliÄŸinin en ufak bir gölgesini barındırmayan, Akdeniz Batı medeniyetine aitti. Ancak yakında Türk ve Ä°srail devletlerinin reddedilen kültürel yapıları görünmez kılma çabaları sınırlarına ulaÅŸacaktı. Yeni toplumsal düzen yayın sahasının kayda deÄŸer bir ÅŸekilde ele geçirilmesiyle baÅŸlayacaktı.
Akdenizli OrtadoÄŸu
1960’lar ve 1970’lerdeki Ä°srail müziÄŸinin baÅŸarısını ölçmek için Ä°srail ÅŸarkılarının uluslararası uyarlamalarına bakmak yeterli. Modern bir Arcadia, dans eden Tel Aviv imajları iyi satıyordu. 1970 yılından Ilanit’in "BaShana HaBa'a" (Gelecek Sene) ÅŸarkısı sadece Ä°srail’de deÄŸil, aynı zamanda Türkiye’de Nilüfer’in “Başıma Gelenler” (1974) ve Ä°ran’da Aref’in “Kochooloo” (1973) ÅŸarkıları ile uyarlandı.
"Seneye… verandalarımızda oturacağız.
Göç eden kuÅŸlar uçarken onları sayacağız
Ve Çocuklar evler ve araziler arasında koÅŸuÅŸturacaklar
Bulutsuz mavi gökyüzü altında oynarken
Gel benle, göreceksin
Hayatın ne kadar tatlı olabileceğini
Benle gel, göreceksin
Hayatın ne kadar tatlı olacağını
O sene, gelecek sene"
Ilanit "BaShana HaBa'a"
Aynı zamanda, Tel Aviv’in merkezinin biraz güneyinde Yafo Limanı bölgesinde ve diÄŸer çevre bölgelerinde ana akım Ä°srail müzik endüstrisi tarafından dışlanan tüm müzik türleri gayriresmi bir müzik tüketimi içerisinde geliÅŸmekteydi. DüÄŸünlerde, haflot ve vedalarda Mizrahi müzisyenlerin canlı performansları sanatçı ve dinleyiciler arasında, televizyon, radyo ya da plak desteÄŸi olmadan gerçekleÅŸen yakın fiziksel temasa dayanmaktaydı. Müzisyenler çoÄŸu zaman, dini sanatçılar ya da düÄŸün eÄŸlencesinde görev alanlardan oluÅŸuyordu.DoÄŸulu Yahudi TopluluÄŸu kültürel ve estetik olarak çeÅŸitlilik gösteren ve Arap (Mısır ve Irak), Yemenli, Faslı, Kürt, Türk, Yunan, Ä°spanyol ve Ä°ranlıları içeren bir topluluktur. Farklı kökenlerden gelen çeÅŸitli ÅŸarkıcılar çeÅŸitli etnik grupların repertuarlarını icra etmekte büyük ustalık geliÅŸtirdiler. Geldikleri ülkelerden getirdikleri kültürel geçmiÅŸleri resmi olarak ortaya çıkarılmamış ve bir Ä°brani kimliÄŸinin oluÅŸturulması için uyarlanmamıştı. Ulusal söylemden dışlanma ve ortak ekonomik düzey bu insaları bir araya getiriyordu.
Mahallelerin müziÄŸinin kendini ifade etmek için yeni kanallara ihtiyacı vardı. Çekingen de olsa Ä°srail nüfusunun yarısının tanınma ve görünür olma ihtiyacı 1960’lar boyunca müzik kulüpleri gibi yeni sosyal mekanların ortaya çıkmasıyla hissedilir oldu. Yafa’da Aris San ve Arianna gece kulüplerindeki Yunan müziÄŸi olgusu ortaya çıkmasaydı, Mizrahi müziÄŸinin de ortaya çıkması gerçekleÅŸmeyebilirdi. Yunan müzisyenler Mizrahi mahallelerine müziklerini ulaÅŸtırdılar ve kimliklerini müzik yoluyla tanımlamanın yeni bir yolunu öÄŸrendiler. DoÄŸu ve Batı, Ä°brani ve Mizrahi gibi sorunlu ikilikler, sonunda “siyasi” olarak daha hafif bir ÅŸekilde ifade edilebildi. Akdenizlilik insanların baskıcı yargı ve önyargılardan kurtulmasına imkan saÄŸladı. Oded Erez’in “Akdenizli Olmak: Ä°srail’de Yunan Halk MüziÄŸi ve Etno-Sınıf Siyaseti 1952-1982”de belirttiÄŸi gibi:
"Yunan anlatıcıya atfedilen muÄŸlaklık ve farklı dinleyicilerle ortaya çıkardığı çeÅŸitli özdeÅŸleÅŸme biçimleri, Yunan mekanlarının heterotopia, Ä°srail baÄŸlamında oyun alanları, DoÄŸu Batı ikiliklerini aÅŸan özdeÅŸleÅŸmelerin yaÅŸanabildiÄŸi alanlar olarak iÅŸlev görmelerini saÄŸlar. Bir Yunan mekanı, “üçüncü bir mekan”dır, kimse onu tam olarak ikiliÄŸin bir ya da diÄŸer tarafında konumlandıramaz.
Yunan mekan ve müziÄŸinin Ä°srail’de önce Mizrahi topluluÄŸu arasındaki daha sonra ise tüm Ä°srail nüfusu arasındaki popülaritesi Ä°srail tarihinin ilgi çekici konularındandır. Yunan-Ä°srail müziÄŸinin bu yükseliÅŸi durumu, siyasi ve kültürel olarak farkındalık seviyesi düÅŸük olan vatandaÅŸlar lehine deÄŸiÅŸtirmeye baÅŸladı. Ä°srail’in AkdenizliliÄŸi Türkiye de dahil yurtdışında tanınmaya baÅŸlandı. (Ajda Pekkan'ın Aris San'ın "Eem Ata Tzaeer Balev " versiyonu "Erkekleri Tanıyın " 1968).
Ä°lginç olan Yunan repertuvar performansının yarısının Yunanca deÄŸil, Türkçe olmasıdır. Geleneksel Türk halk ÅŸarkıları Mizrahim müzik ortamında kendisine yer buldu. "BeyoÄŸlunda Gezersin", "Çadırımın Üstüne, "Yalı Yalı” gibi Türk geleneÄŸinin ölümsüz eserleri Akdeniz Ä°srail türünden etkilendi ve bu türün arasına karıştı. Tel Aviv, Kudüs, Ramle, Batyam ve Sha’araim gibi ÅŸehirlerin “DoÄŸulu” mahallelerinde gece kulüpleri sahibi olan Ä°srailli Türkler, DoÄŸulu kimliÄŸin yeni yönelimini oluÅŸturmada önemli roller oynadı.
Yunan Akdeniz dalgasının popüler olduÄŸu dönemlerin son yıllarında, ünlü Grazia Peretz, Türk repertuvarından oluÅŸan yeni, saykodelik tarzda ilk Mizrahi albümünü Yafo Koliphone Records’dan çıkardı. Grazia’nın ÅŸarkı söyleme yeteneÄŸi henüz dokuz yaşındayken Mizrahi topluluklarının gece kulüplerinde ve düÄŸünlerinde ortaya çıkmıştı, fakat albümü ancak 1978 yılında çıkabildi. Grazia gibi 16 yaşında olan ÅŸarkıcılar birer istisna deÄŸillerdi. Mujda gibi çocuk yaÅŸtaki ÅŸarkıcılar hem Mizrahi hem de Arap kültürünün müzik endüstrilerinde son derece önemli bir yer tutuyorlardı.
Etnik unsurların hafif Akdeniz stilinde biraraya getirilmesi, bunların resmi müzik kanallarıyla dağıtımının ve ulusal çapta tanınmalarının önünü açtı. Kozmopolit ve hippi beyaz Ä°srail kitlesi bir dönem bu tarzı ÅŸevkle benimsedi ancak daha sonra Batı rock müziÄŸine ilgi göstererek Yunan müziÄŸini doÄŸmuÅŸ olduÄŸu, daha az müreffeh mahallelere bıraktı. 1980 ve 1990’larda Ä°srail’deki siyasi ve kültürel durum (Filistinlilerle barış süreci, Kara Panter hareketi ya da Yemenli ÅŸarkıcı Zohar Argov’un ulusal çaptaki baÅŸarısı) DoÄŸu topluluÄŸunu ön plana çıkmaya teÅŸvik etti. Ä°srail, onların kültürel ve siyasi kimliklerini çok daha doÄŸru bir ÅŸekilde yansıtan, yeni ve canlı 1980’lerin Mizrahi müziÄŸini tanıyacaktı
Kaset Kültürü: Arabesk and Mizrahi müziÄŸi
"Benim müziÄŸimi radyo istasyonlarında çalmamalarını umursamadım, beni Ä°srail’in en büyük istasyonunda, otobüs istasyonunda, seviyorlardı”
Ahouva Ozeri
Birçok uzman, Arap etkisindeki Türk müzik stili olarak Arabesk’in ortaya çıkışını, askeri darbe ve Turgut Özal’ın 1980’lerdeki ekonomik ve toplumsal reformları sonucu ortaya çıkan yeni siyasi düzene baÄŸlar. Fakat bir müzik türü olarak Arabesk çok daha önce ortaya çıkmıştır. Arabesk’in kökenleri büyük çaplı, köyden kente göçlerin yaÅŸandığı 1950’lere kadar uzanır. Arap müziÄŸi Türk popüler kültüründe yüzlerce yıl varlığını sürdürmüÅŸtür. Film ve yabancı radyo ve televizyonlarda yayınlanan Arap popüler kültür ürünlerinin etkisiyle, 1950’lere kadar Arap müziÄŸinin Türkiye’deki etkisi son derece yaygın ve etkindi. Türk aydınları, Arabesk’in Batılı olması gereken bir ülkede DoÄŸulu bir ruh içerdiÄŸi gerekçesiyle Arabesk’e hoÅŸ yaklaÅŸmadılar. Bir tür olarak, Arabesk geri kalmış ve tehlikeli olarak algılandı. Türk seçkinleri tarafından gerçeÄŸi ortaya koyan; yozlaÅŸmış ve zararlı olarak tabir edilen gece kondu ve dolmuÅŸ kültürünün müziÄŸi olarak damgalandı.
Yetkililer ve seçkinler tarafından en çok eleÅŸtirilen Türk müzik türü, aynı zamanda ülkedeki en beÄŸenilen müzik türüydü. Arabesk sanatçıları tarafından ücretsiz olarak verilen açık hava konserleri idollerini görmeye gelen geniÅŸ kitlelerin katıldığı en popüler etkinliklerdi. Etno-Müziksel bir bakış açısıyla bakıldığında, Türk halk müziÄŸi, Arap müziÄŸi ve batı pop ve rock müziÄŸini harmanlayan Arabesk, Orhan Gencebay’ın da görmek istediÄŸi gibi “yerel bir kozmopolitizm”in biçimiydi. Arabesk müzik ve bu türe ait sanatçıların 1980’lere kadar televizyon ve radyoya çıkmaları yasaklandı, fakat bazı Türk müzik firmaları tarafından plakları yapıldı. Ancak Arabesk’in asıl sıçrayışı, müzik endüstrisinde ortaya çıkan teknolojik bir devrimle ve ucuz ve eriÅŸilebilir manyetik kasetlerin müzik merkezi Unkapanı-Ä°MÇ’de üretimiyle ortaya çıktı. Bütün büyük ve küçük müzik ÅŸirketleri kendi ofislerini açtılar ve Arabesk ve ayrıca dini müzik sanatçılarıyla sözleÅŸme imzaladılar. Arabesk Türk müzik piyasasına hakim oldu ve o dönemden bu yana Türk toplumunda fikir ayrılığına sebep olmasının yanında en çok kazanç getiren müzik tarzı da oldu. 1980’lerden, askeri darbeden 2000 yılına dek, Arabesk büyük bir yol kat etti ve kendine ulusal radyo ve televizyonda yer buldu. Orhan Gencebay, Müslüm Gürses, Ibrahim Tatlıses, Sibel Can, Kibariye, Bergen, Bülent Ersoy, Adnan Åženses ve Ferdi Tayfur gibi isimler Türk müziÄŸinin birer ulusal kahramanı oldu ve tüm ulus çapında popüler oldu. Türk göçmenler yoluyla Arabesk kasetleri Avrupa’ya da ulaÅŸtı (Türküola, Uzelli, and Minareci gibi Türk firmaları Almanya’da da kendi ÅŸirketlerini açtı). Ä°srail de dahil, OrtadoÄŸu ve Arap ülkelerinde yeni bir dinleyeci kitlesine ulaÅŸtılar.
Ä°srail’deki DoÄŸulu topluluklar da 1980’lere kadar seçkinler tarafından sistematik olarak görmezden gelindi. Mizrahi Yahudilerinin çok kültürlü, polyfonik müzikleri uzun bir müddet resmi müzik dağıtım kanallarında kendisine yer bulamadı. Radyo editörleri, müzik ÅŸirketi yöneticileri, resmi reklamcılar Mizrahilerin “tahripkar” müziÄŸini reddediyordu. Oded Erez’e göre 1970’lerdeki Mizrahi müziÄŸinin stil açısından ana ilham kaynaklarından olan “Yunan müziÄŸi”nin kitlesel olarak tanınması ve Yemenli ÅŸarkıcı Zohar Argov’un ulusal çaptaki baÅŸarısı sayesinde, Mizrahi müziÄŸi daha görünür oldu. Avihu Medina, Haim Moshe, Margalit Tzanani, ve Ahouva Ozeri gibi isimler yavaÅŸ yavaÅŸ Mizrahi kültürünün dışında da tanınmaya baÅŸladı. 1990’larda kaset endüstrisinin Ä°srail müzik kavramını ve Ä°srail ulusal kimliÄŸini yeniden tanımladığını belirten Amy Horowitz’e katılıyorum. Kaset MüziÄŸi, yada küçümseyici diÄŸer bir tabirle, Otobüs durağı müziÄŸi Ä°srail’in müzik ortamını “zehirlemeye” baÅŸlamıştı. Tel Aviv’in güneyinde yer alan Neve Sha’anan mahallesindeki ana otobüs durağı, o dönemde, bugün de olduÄŸu gibi, Mizrahi Yahudiler, eski Sovyet ülkelerinden gelen göçmenler ve iÅŸçi sınıfına mensup vatandaÅŸların yaÅŸadıkları bir bölgeydi. Bu otobüs durağı, insanların günlük ihtiyaçları olan ucuz ürünleri aldığı, ülkenin baÅŸka bir bölgesine gitmek için otobüse binme telaşı yaÅŸadıkları, döviz bozdurdukları ve kaset satın aldıkları yedi katlı bir binaydı. Bina bir çok küçük kaset dükkanı ile dolu ve aynı anda bir çok hoparlörden yüksek sesle müzik çalınan bir mekandı. Reuveni KardeÅŸler, Be-Mosh Yapım ve Azoulay KardeÅŸler gibi firmalar sayesinde Mizrahi müzik satınalınabilir ucuz bir ürün olmuÅŸtu. Kayıt kalitesinin düÅŸük olması müÅŸterilerin bu kasetleri almasına engel olmadı. Åžarkıların sözleri ve kulaÄŸa tanıdık gelen tınılar, ses kalitesinden çok daha önemliydi. Sanatçılar kasetlerini, oryantal enstrümanlar ve iyi sayılmayacak vokaller eÅŸliÄŸinde sade ve ilkel denebilecek sentezlerle evlerde ya da kendi küçük stüdyolarında kayıt ediyorlardı
Her ne kadar Mizrahi müziÄŸi zamanla Merkezi Otobüs Ä°stasyonu ve fakir mahallelerden Ä°srail’in genel müzik ortamına sızmaya baÅŸladıysa da, kayıtların düÅŸük kalitesi ve “ilkel” ses, bu müziÄŸin uluslararası dağıtım kanallarında yayınlanmasını engelledi. Fakat Ä°srail ana akımının MizrahileÅŸmesi bir kez baÅŸlamıştı ve bu süreç durdurulamadı.
Ünlü ÅŸarkıcı Ofra Haza’nın 1984 yılında çıkan, çığır açıcı albümü “Shirei Teyman” (Yemen Åžarkıları) ana akım medyanın hem Ä°srail, hem de dünyadaki Mizrahi kültürüne olan ilgisini arttırdı. 17. yüzyılda Haham Shalem Shabazi tarafından yazılan “Im Nin’alu” isimli ÅŸiir, 1987 yılında remix versiyonu yapıldıktan sonra uluslararası dans pistlerinin en popüler hit ÅŸarkılarından oldu. Bir sene sonra “Im Nin’alu” ünlü Türk kadın pop müziÄŸi ÅŸarkıcısı Zerrin Özer tarafından “Hani Yeminin” ismiyle uyarlandı ve ÅŸarkı genç Türk dinleyicilerin beÄŸenisine sunuldu.
"Hani ya yeminin
Hani ya bir alevde ateÅŸte dumanda gibi ikimiz"
Zerrin Özer "Hani Yeminin?”
Ses yönünden, Zerrin Özer’in uyarlaması 1987 remix ile aynıydı. Åžarkı sözlerindeki acı ve yas da, Arabesk müzik dinleyicilerinin estetik beÄŸenisine rahatlıkla hitap edebilir durumdaydı. Türkiye, bu konu da bir kez daha Ä°srail’i izlemiÅŸti.
Bir Damla Talih –Tel Aviv’in TürkleÅŸmiÅŸ MüziÄŸi
"44 sene yanlız kaldıktan sonra, Ä°stanbul köklerine geri döndük. Türkler ÅŸehri fethetti.."
Yonatan Gefen, Ma‘ariv, (Tel Aviv), 15 Mayıs 1992
Arabeskin dönüm noktalarında biri Orhan Gencebay’ın 1979 yılında TRT’ye çıkmasıdır. Türk halkının sevilen, plakları 1970’lerin başından beri yok satan sanatçısının ilk Arabesk sanatçısı olarak Ulusal Kanal’a çıkmasının önemi büyüktü. Toplumsal ve siyasal olarak bastırılmış olan müzik türü tüm görkemiyle ulusal arenaya geri döndü. Gencebay çok iyi eÄŸitim almış, yenilikçi tarzda saz çalan ve Türk halk müziÄŸi, Türk sanat müziÄŸi, Batı klasik müziÄŸi, jazz, rock, saykodelik, Hint, Arap, Ä°spanyol ve Akdeniz müzik tarzlarını yaratıcı bir biçimde bir araya getiren bir baÄŸlama sanatçısı, aranjör ve yapımcıydı. Gencebay, uzun müzik kariyeri boyunca Arabesk’in öncüsü olma sıfatını hiçbir zaman kabul etmedi. 2004 yılındaki bir söyleÅŸide Arabeskin kendi müzik tarzını tanımlamada yetersiz kaldığını belirtti. ("Arabesk deyimi beni tanımlamaya yetmez"). Bu konuda Gencebay’ın fikrine katılmamak elde deÄŸil. Orhan Baba, Arabesk diye tabir edilen müzik türüne ait diÄŸer sanatçılar tarafında da geliÅŸtirilen, kendi eÅŸsiz yenilikçi tarzını yarattı. Samsun’da orta sınıf bir aileden gelen Gencebay, baÄŸlama ustası Arif SaÄŸ ile müzik çalışmak için Ä°stanbul’a taşındı ve TRT Konservatuvarı’nda müzik eÄŸitimi aldı. 1973 yılında Gencebay, Kervan isimli plak ÅŸirketi ile, Erkin Koray, Ajda Pekkan, Kamuran Akkor, Semiha Yankı, Samime Sanay, Neşe Karaböcek, Bedia Akartürk, Nil Burak, Semiramis Pekkan ve Ferdi Özbeğen gibi dönemin en iyi müzisyen ve şarkıcılarına da yer verdi. Gencebay, zararlı ve yoz müzik olarak tanımlanıp yasaklanan, dönemin diÄŸer birçok sanatçısı ile aynı kaderi paylaÅŸtı. Ancak 1980’ler sonrası yeni bir siyasi rejim yeni tür bir liberalizm ve Arabesk’e yeÅŸil ışık yaktı.
The artwork by Itamar Makover
Orhan Gencebay 1984 yılında “Dil Yarası” albümünü hem plak hem de kaset olarak çıkardı ve aynı yıl YaÅŸar Seriner’in aynı ismi taşıyan filminde yer aldı. Dönemin yaygın formatı olduÄŸundan da dolayı, bu kaset yine yok satmış ve dünyada milyonlarca dinleyiciye ulaÅŸmıştı. Gencebay’ın bu kasedi çok dilli ve farklı kültürleri içerisinde barındıran Tel Aviv mahallelerine ve Merkezi Otobüs Durağı’ndaki kasetçilere de ulaÅŸmış, Akdeniz ve DoÄŸu müziÄŸinin canlı ezgilerini yaymıştı. Fas kökenli genç ÅŸarkıcı Zehava Ben ve yapımcısı Dani Shoshan’ın “Dil Yarası”nı ilk kez duydukları yer Merkezi Otobüs Durağı olmalıydı
"Zehava, Be’er Sheva’nın dışında Shekhunah Dalet isimli fakir bir mahallede büyümüÅŸtü. 1950’lerden itibaren ortaya çıkan bu gibi mahalleler, Zehava’nın anne babası gibi Kuzey Afrika ve OrtadoÄŸu’dan gelen göçmenlerin transit geçiÅŸ bölgeleri olmuÅŸtur. Umm Kulthum ÅŸarkıları gibi, OrtadoÄŸu tarzında söylenen Arap ilahi müzik gelenekleri Ä°brani ilahi müzik gelenkleri ile barış içinde yaÅŸamıştır.
Amy Horowitz "Akdeniz Ä°srail MüziÄŸi ve Estetik Siyaseti"
FotoÄŸraf: Yoni S. Hamenachem
Fas kökenli genç bir Ä°srailli olan Ben, Yemenli ÅŸarkıcı Zohar Argov’un müzik alanındaki karizmasına hayran olmuÅŸ ve modern Türk (Arabesk) müziÄŸini icra etmiÅŸtir. Zehava, Bat Yam’ın Türk mahallesinde ünlü bir sanatçı olan Ajar ile yollarının kesiÅŸmesi sonrasında genç yaÅŸta yerel bir ün yakalamayı baÅŸarmıştır. Zehava sahnede Ajar’a eÅŸlik etmiÅŸ ve bir gecede farklı mekanlarda yedi ayrı performans sergilemeye kadar varacak olan müzik kariyerine baÅŸlamıştır.
"Tanrım
Bana bir damla talih ver.
Kalbime aşkı koy.
Bahtım kara
Ve dünya zalim.
YüreÄŸime biraz huzur koy"
Zehava Ben "Tipat Mazal"
Arabesk tutkusu Zehava Ben’in 1988 yılında “Tipat Mazal” (Bir Damla Talih) kasedini çıkarmasıyla sonuçlandı. Merkezi Otobüs Ä°stasyonu gibi yerlerde kaset mevcuttu ve bu kaset o güne kadar ki Mizrahi müzisyenleri arasında en çok satan kaset oldu. Hatta kaset, Mizrahi müziÄŸinin kralı olarak kabul edilen Zohar Argov’un satış rakamlarını bile geçti. Gencebay’ın “Dil Yarası”nın bir uyarlaması olan ÅŸarkı, Zehava’nın sade sentezler ve derin ve yas dolu Arabesk ÅŸarkı sözüne dayalı Orta DoÄŸu tarzı ÅŸarkı söyleme stilinin tanınmasını saÄŸladı.
“Tipat Mazal” ÅŸarkısıyla Zehava bir gecede Mizrahi müziÄŸinin süperstarı oldu. Zehava, hayranları için kaset, fotoÄŸraf ve CD’lerini imzalamak için Tel Aviv’de ki Merkezi Otobüs Durağı’nı gelmeye baÅŸladı. Ana akım medya , “Tipat Mazal”ın Mizrahi topluluklarının yeraltı müzik ortamındaki baÅŸarısından sonra, bu genç ÅŸarkıcıyı artık görmezden gelemezdi. Radyo dinleyicileri Zehava’nın “Dil Yarası” uyarlamasının çalınmasını talep etmeye baÅŸladılar. Tel Aviv’in müzik ortamı TürkleÅŸmeye baÅŸladı. 1992 yılında ana akım Ä°srail gazeteleri “Türkler ÅŸehri fethetti” haberlerini yaptı. Birkaç sene sonra, “Tipat Mazal” isimli, Zehava’nın ailesinin hikayesinden esinlenen filmde Zehava’nın performansı, onun 1990’ların başında Ä°srail’deki bir numaralı sanatçı olduÄŸunu teyit etti.Orhan Gencebay’ın “Dil Yarası” da dahil, Zehava’nın ilk kasedi için Türk, Arabesk ÅŸarkıları tercih etmesinin temelinde bu türün son derece popüler olması yatıyordu. “Tipat Mazal”ın yapımcısı Danny Shoshan, Yunan Akdeniz tarzını yeterince radikal bulmamıştı. Türk müziÄŸi ise daha ham ve hakiki bulunmuÅŸtu. Ancak belirtmek gerekir ki, Zehava’nın bu repertuvarı seçmesinin ardında daha pragmatik bir sebep olan, Türkiye ile Ä°srail arasında 1990’lı yıllarda fikri mülkiyet anlaÅŸmasının olmamasından dolayı Türk ÅŸarkılarına telif ödenmek zorunda olunmaması da yer alır. Zehava Ben “Dil Yarası”nı telif hakkına tabi olmayan geniÅŸ bir ÅŸarkı havuzu içerisinden seçmiÅŸtir.
Küratörün Gücü-Hikayeleri Anlatmak
Dijital medya ve dinleyici tecrübesinin verileÅŸtirilmesi çağında, geçtiÄŸimiz dönemlerde müzik endüstrisi için son derece önemli olan albüm, CD ve kaset önemini yitirdi. Fakat birçoÄŸumuz için bu “eski moda” araçlar halen müzik dinlemek ve hikaye anlatımının temel bir yolu. Biz analog araçları kültürel bir mesaj olarak görüyoruz.
Müzik ve onun siyasi kültürel baÄŸlamlarını araÅŸtırırken, her zaman analog ve dijital kaynaklara rastladım. Bu süreçte, içgüdüsel olarak analog kaynakları daha güvenilir ve doÄŸrudan kaynaklar olarak gördüm. Bir albüm, kaset veya CD’yi elimde tutmak kiÅŸisel bir yolculuÄŸa ve müzik ve ardındaki hikayeyle bir iliÅŸkiye baÅŸlamak anlamına geliyordu. Benden önce veya aynı zamanda baÅŸka birisinin bu albüm, kaset veya CD’ye (müzik, albüm kapağı ve içindeki notlar da dahil) bakmış olması bana tarih ve sanatın bir parçası olma hissini verdi.
Müzik önemli bir bilgi kaynağı, kimliÄŸi kurmak ve yeniden tanımlamak için dinamik bir araçtır. Türk ve Ä°srail müziÄŸinin bazı özel unsurlarına odaklanmak merkez ve çevre, Batı ve DoÄŸu, seçkinler ve iÅŸçi sınıfı arasındaki gerilimler ve güç mücadelelerine de ayna tutuyor. Biz müziÄŸi, müzik de bizi tanımlıyor.
“Bir Damla Talih” Türkiye ve Ä°srail’den ÅŸarkıların dijital bir derlemesi ve benim, insanların hikayelerini anlatma çabamdır. Albüm koleksiyonumdan analog ve dijital müzik içeriklerini ve müziÄŸin toplumsal ve kültürel baÄŸlamlardaki etkisini göstermek için dijital dağıtım kanallarını kullandım. Kökenlerin bu karışımı bana, müziÄŸe temelde, baÅŸka yerden alınmış, deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ ve ayarlamalar yapılmış bir uyarlamalar ve kaynaklar seçkisi olarak bricolage biçiminde yaklaÅŸma imkanı verdi. Yaratıcı ve dinleyici olarak bu müziÄŸin ortaya çıkmasında aktif rolü olan insanların hikayeleriyle beraber dinlendiÄŸinde müziÄŸin mesajının güçleneceÄŸine inanıyorum. Bu çalışma Ä°sraili sanatçı Itamar Makover tarafından tasarlanan sanat tasarımı olmadan hayata geçemezdi. Zehava Ben’in Ä°srail’deki ticari ve kültürel baÅŸarısı ve Ä°srailli Mizrahi bir kadın olarak kültürler arasındaki aracı rölü, onu bu derlemenin “kapak kızı” yapmamız için yeterli sebepler oldu. Zehava bir Ä°srailli olarak, kendisini Arap geleneÄŸine yabancı deÄŸil, tam tersine Arap geleneÄŸinin bir “kızı” olarak tanımlamıştı.
Müzik, hikaye ve sanat eseri olarak üç unsuru da barındıran “Bir Damla Talih” dijital derlemesi, dijital dünyada sizlere bir damla analog müzik tecrübesi yaÅŸatacktır.
ArkadaÅŸlarım Elazar Zinvel, Itamar Makover, Oktay Åžahin, Oded Erez ve Uri Wertheim’a görüÅŸ ve destekleri için teÅŸekkür ederim.
A Drop of Luck: Adaptations
Parça listesi
A Drop of Luck: Sources
Parça listesi
1. Gonul Turgut „Uzat Artik Elini“, 1969
2. Senay„Sev KardeÅŸim“, 1971
3. Ajda Pekkan „Erkekleri Tanıyın“, 1968
4. Mujda „Batayelet, 1993
5. Nilüfer „Başıma Gelenler“, 1974
6. Grazia „Rampi Rampi“, 1978
7. Ayten Alpman „Kim DemiÅŸ Yalandır Diye”, 1969
8. Zehava Ben „Tipat Mazal“, 1993
9. Grazia „Soyle Beni“, 1978
10. Rinat Cohen „Sefer hachaim“, 2007
11. Liat Banai „Lama Ein Ahava”, 1997
12. Zehava Ben „Neshama Toha“, 1993
13. Liat Banai „Mehapeset Et Haderech“, 2003
14. Zerin Ozer „Hani Yeminin?“, 1988
1. Yaffa Yarkoni „Erev Shel Shoshanim“, 1957
2. Ilanit „Veshuv Itchem“, 1970
3. Aris San „Eem Ata Tzaeer Balev“ , 1967
4. Zeki Muren „BeyoÄŸlunda gezersin“, 1977
5. Ilanit „Bashana Haba'a“, 1970
6. Nurhan Damcıoğlu „Çadırımın Üstüne“, 1976
7. Rika Zarai „Casatschok”, 1969
8. Orhan Gencebay „Dil Yarası“, 1984
9. Nese karabocek „Yalı Yalı“, 1977
10. Güllü „DeÄŸmezmiÅŸ Sana“, 1996
11. Umit Besen „Seni Unutmaya Ömrüm Yetermi“, 1997
12. Sibel „Dilenci“, 1990
13. Cengiz KurtoÄŸlu „Elveda Sevgilim“, 1989
14. Ofra Haza „Ä°m Nin Alu“, 1987